YAŞLILARDA SIK GÖRÜLEN SORUNLAR (GERİATRİK SENDROMLAR)
İdrar kaçırma / dışkı kaçırma
Düşmeler
Bası yaraları
Beslenme sorunları
Uyuyamama
Çoklu ilaç kullanımı
Baş dönmesi-bayılma
Deliryum (geçici bir nedene bağlı bilinç değişikliği)
Yararlı bilgiler:
Her ağrı bir hastalığın belirtisi olabilir. Göğüs ağrısı, şiddetli baş ağrısı, ciddi karın ağrısı daha acil hastalıklara bağlı olabileceğinden en yakın sürede hastaneye başvurmak gerekmektedir.
Ağrı kesiciler
Hiç bir ilaç doktora danışmadan kullanılmamalıdır. Bunun yanında araştırılmış bir ağrı sebebi olan ve bunun için tedavi kullanan hastalar, özellikle kronik hastalıklar varlığında daha önceki ağrılara benzer ağrılar için var olan ilaçlarını doktora hemen danışmadan da kullanabilirler. Ancak ağrı kesicilerin yan etkileri olan mide yakınmaları, böbrek fonksiyonlarında bozulma ve kan basıncında yükselme mutlaka akılda bulundurulmalı gereksiz kullanımdan kaçınılmalıdır.
Osteoporoz; kemik kitlesinin azalması sonucu kemik kırılganlığının dolayısıyla kırık riskinin artmasıdır. İnsanda kemik yapımının, dolayısıyla kemik kitlesinin zirveye ulaştığı yaş 30’dur. 30 yaşından sonra çok hafif hızda, ancak kadınlarda menopoz sonrasında, erkeklerde 70 yaşından sonra daha hızla kemik yapımı azalırken kemik kitlesinde kayıplar başlar ve sonuçta kemik gözenekleri artmış, kırılgan bir hal alır.
Boyda kısalma, kamburluk temel belirtilerdir. Bel ağrısın aniden başlangıcı omurga kırıklarını düşündürür. Omurga kırığı yok ve bel ağrısı mevcut ise bu ağrılar ekseriya kireçlenme ve/veya bel fıtığına bağlıdır.
Halk arasında kemik erimesini sadece kadınlarda olduğu yönündeki yanlış görüşün aksine erkeklerde de görülebilmektedir. Osteoporozun bir türü olan senil osteoporoz yaşlılık osteoporozu olarak tanımlanabilir ve 70 yaş üzerinde görülmektedir. 70 yaşın üzerinde erkeklerde de kemik erimesi sık olarak karşımıza çıkmaktadır ve kadınlar gibi erkekler de kemik erimesi açısından taranmalıdır. Bu yaşın altındaki erkeklerde de yukarıda belirtilen risklere sahip olanların kemik erimesi açısından taranması uygun olur.
Risk faktörleri:
Kadın olmak
50 yaşın üstünde olmak
Menapoza girmiş olmak
Erken menapoza girmek veya yumurtalıkların operasyon ile erken alınmasını takiben cerrahi menapoza girmek
Düşük kalsiyum içeren gıdalarla beslenmek
Güneşe az maruz kalmak
Ailede osteoporoza bağlı kırık bulunması
Kendisinde daha önce kırık varlığı
Beyaz, minyon tip olmak,
Düzenli egzersiz alışkanlığının olmaması
Uzun süreli yatak istirahatı
Sigara, alkol, kahve alışkanlığı
Kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon, guatr ilaçları, sara ilaçları, heparin kullanımı).
Tarama
65 yaş ve üzeri bütün kadınları, 70 yaş ve üzeri bütün erkekleri kemik mineral yoğunluğu ölçerek osteoporoz açısından taramak gerekmektedir. Bunun dışında risk faktörü olan menopoz sonrası kadınların ve risk faktörü olan 50-70 yaş arası erkeklerin de taranması gerekir. 50 yaşından sonra kırığı olanlar ve düşük kemik kitlesiyle ilişkili olabilecek bir hastalığı olan veya ilaç kullananlar da taranması gereken gruptadır.
Tedavi
Kemik kitlesini arttırmaya, dolayısıyla kırılma riskini azaltmaya yönelik başta kalsiyum ve D vitamini olmak üzere ek olarak kemik yıkımını azaltmaya yönelik ilaçlar bulunmaktadır. Son yıllarda kemik yapımını arttıran ilaçlar da kullanılmaya başlanmıştır.
Osteporozun önlenmesi için kalsiyumun yeterli miktarda alınması ve D vitamini desteği şarttır. D vitamininin günde 15 dakika kolları güneşe maruz bırakmakla deride ön sentezinin yapılabilir.
Spor yapmak da fayda sağlar. Birinci yararı kemik kitlesini arttırarak önemli bir risk faktörünü azaltır. İkinci yararı kas gücünü arttırarak düşme riskini azaltır. Önleyici anlamda hafif terletici yürüyüş yeterli olabilirken, osteoporoz oluşunca fizyoterapist kontrolünde egzersizler örneğin ağırlık taşıma egzersizleri uygundur.. Egzersiz programına başlamadan önce iç hastalıkları kontrolü şarttır.
Kemik erimesi tedavi edilmez ise en büyük risk kırıktır. Başlıca üç yerde kırık görülebilir. Post menopozal 55 yaş civarında genellikle ön kol kırıkları, 60-65 yaşlara doğru omurga kırıkları, 70 yaş üzerinde de kalça kırıkları sıktır. Kadınların yaşamları boyunca omurga kırık riski %25, ön kol kırık riski %20, kalça kırık riski %15’tir.Tüm kalça kırıklarının %25-30’u erkeklerde, %70-75’i kadınlarda görülür. Ameliyat gerektirmesi, ölüm riski, fonksiyonel bağımsızlığını olumsuz etkilemesi ve bağımlılığa neden olması kalça kırığının önemli riskleridir.
En sık sebepleri akciğer ve kalp ile ilgili hastalıklardır. Akciğer ile ilgili hastalıkların başında kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH) olarak adlandırılan başlıca sorumlusunun sigara olduğu akciğerlerde kalıcı hasarın görüldüğü durumdur. Diğer nedenler arasında allerjik astım, zatürre, akciğer zarıyla ilgili hastalıklar ve akciğer tümörleri sayılabilir. Kalp ile ilgili hastalıklar arasında kalp yetmezliği, kalp kapaklarının hastalıkları ve kalp damarlarıyla ilgili hastalıklar sayılabilir. Bunların dışında üst solunum yollarında bası yaparak hava yolunu daraltan durumlar veya kansızlık da nefes darlığına sebep olabilir.
Ağır bir iş yapınca, spor yapınca veya koşunca gelişen nefes darlığı normal olabilir. Ancak, bunların hiçbiri olmadan, istirahat halinde, günlük işleri yaparken veya hafif bir efor sonrası gelişen nefes darlığı çoğunlukla bir hastalığın belirtisidir ve doktora başvurup incelenmesi gerekir.
Alınabilecek önlemler
Her şeyden önce sigaranın bırakılması gerekmektedir. Sigara içen herkesin hayatının ilerleyen dönemlerinde nefes darlığı çekme riski çok yüksektir. Sigara içmek kadar sigara içilen yerlerde bulunmak, sürekli sigara dumanına maruz kalmak, yani pasif içicilik de ileride nefes darlığı ile karşılaşmak için bir risk faktörüdür.
Bir diğer faktör aşırı kilodur. Aşırı kilolu kişilerin kilo vermesi fazla kilonun yol açacağı diğer hastalıkların olduğu kadar nefes darlığının da azaltılması için önemlidir. Bunların dışında mevcut hastalıkların takibi ve kontrolü, doktora başvurmakta geç kalınmaması önemlidir.
Unutkanlık ne zaman hastalık sayılır?
Unutkanlık kişinin günlük işlevlerini bozduğu, önceden yapabildiği aktivitelerini yapamadığı zaman hastalık sayılır. Kişi;
-Biraz önceki konuşmayı unutuyor
-Söyleyeceği kelimeleri sık sık unutuyor
-Kısa süre önce görüştüğü kimseleri hatırlayamıyor
-Bir gün önce gittiği torununun düğününü unutuyor
-Bankadan parasını çektiği halde hatırlamıyor
-Makbuzları ödemediği halde ödediğini söylüyor
-Önem verdiği randevularını unutuyor
-Günü, ayı, mevsimi, yılı önceden takip ettiği halde hatırlamıyor
-Alışveriş (parasını tam verme, parasının üstünü tam alma dahil) yapamıyor
-Daha evvel rahatlıkla bulduğu adresleri bulamıyor veya kayboluyor
-Sık gördüğü akrabalarının ismini ve yüzünü unutuyor
-Kendi başına karar veremiyor
-Sorun çözemiyor
ise unutkanlık hastalık ölçüsüne gelmiş demektir.
65 yaş öncesi bunama sıklığı %1 iken,65-75 yaş aralığında %6-7, 75-85 yaş aralığında %15-20, 85-95 yaş aralığında %40-50, 95 yaş üstünde %60 ve üzeri sıklıkta görülür. Demek oluyor ki 65 yaşından sonra her 10 yaş diliminde olasılık da yaklaşık 2 kat artmaktadır.
Unutkanlık sebepleri
-Basit unutkanlık
-Alzheimer Hastalığı
-İlaçlar, alkol
-B12 vitamini eksikliği
-Tiroid bezinin yetersiz çalışması
-İnmeler, yani felçler
-Parkinson hastalığı
-Depresyon, şizofreni, beyin tümörleri, epilepsi gibi durumlar unutkanlığa yol açabilir.
Unutkanlığın tedavisi
Unutkanlık için ilaç ile tedavi öncesinde mevcut unutkanlığın basit unutkanlık mı (örneğin yaşlılıkta gördüğümüz ve hastalık ölçüsünde olmayan), yukarıda belirttiğimiz hastalık ölçüsünde olan unutkanlık mı, yoksa B12 vitamini, tiroid yetersizliği, depresyon gibi nedenlere bağlı unutkanlık mı olduğunu ortaya çıkarmak gerekir.
İnsanın kaygılı olduğunda unutkan olabileceğini, hatta bunun için yaşlı olması gerekmediğini de hatırlayalım. Dolayısıyla; depresyonlu bir kişide depresyonun tedavisi ile, B12 vitamini eksikliği olanda B12 vitamininin verilmesi ile, tiroid bezinin yetersiz çalıştığı durumlarda tiroid hormonunun verilmesi ile, unutkanlığın bir ilacın yan etkisi olarak ortaya çıktığı durumlarda o ilacın kesilmesi ile unutkanlıkta kesin çözüme yaklaşılabilir.
Ancak bu gibi ikincil nedenlerin bulunmadığı örneğin yaşlanmaya bağlı basit unutkanlıkların azaltılması veya daha az ölçüde gelişmesini sağlamak için başka yaklaşımlar vardır. Örneğin düzenli uyku, beslenme, yaşla uyumlu fiziksel aktivite, alkolden kaçınma ve sigara içilmemesi ve orta yaştan itibaren yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi durumların kontrol altına alınması uygun olur. Bu yaklaşımlarımızın yetersiz kaldığı durumlarda kullandığımız ilaçlar da tabii ki vardır.
Hangi vitaminlere ihtiyaç duyarız?
Eksikliği varsa Vitamin B12 ve D vitamini kullanılmalıdır.
Vitamin D osteoporozu (kemik erimesi) olan hastalarda da kullanılmalıdır.
Vitamin E ve C’nin demans gibi hastalıklarda kullanılabileceği dair yayınlar olmasına rağmen kılavuzlarda ilk tercih ilaçlar değillerdir. Multivitamin kullanımı da rutinde önerilmemektedir.
Vitaminler dışında demir elementi de özellikle demir eksikliği ve demir eksikliğine bağlı kansızlığı varsa doktor önerisi ile kullanılması gereken önemli bir elementtir.
Besleme yetersizliği olmayan yaşlılarda vitamin eksikliğine bağlı hastalıklar olarak sadece vitamin B12 eksikliğine bağlı unutkanlık, dengesizlik, yürüme problemi ve D vitamini eksikliğinde kemik erimesi gibi kliniklerle karşılaşırız.
Tedavi:
Mutlaka doktor kontrolünde olmalıdır. Kullanılan vitaminin içeriği, dozu ve ne amaçlı kullanıldığı önemlidir. Olası yan etki ve doz aşımı kullanımı açısından doktor denetimi ve önerileri yararlıdır. Fazla vitamin alındığında, kullanılan vitaminin içeriğine göre böbrek ve karaciğer başta olmak üzere organ fonksiyonlarında bozulmalar görülebilir. Yüksek doz vitamin E kullanımı kanamaya sebep olabilmektedir.
İleri yaşlarda yapılması gereken aşılar:
Her yıl eylül-ekim-kasım aylarında grip (influenza) aşısı
5-7 yılda bir zatürre (pnömokok) aşısı
10 yılda bir tetanoz aşısı
Grip (Influenza), zatürre (Pnömokok), tetanoz gibi yaşlılarda ağır seyreden, hastaneye yatma ve bazen ölümle sonlanabilen hastalıkların önlenmesi amacı ile yaptırılmalıdır.
İdrar kaçırma, hasta ve hasta yakınları için fiziksel, psikolojik ve sosyal bir sorundur. Sıklığı yaş ilerledikçe artar, özellikle bakımevindeki yaşlılarda idrar kaçırma sıklığı %50’ye yakındır. İdrar kaçırma normal yaşlanma süresinin bir parçası değildir ve tedavisi mümkündür.
Öksürme veya gülme gibi karın içi basıncı artıran durumlarda idrar kaçırma (stres tipi), ya da ani ve şiddetli bir işeme hissi sonrası tuvalete yetişememe en sık görülen belirtilerdir. Bazen de bu iki durum birliktedir (miks tip).
İdrar kaçırma şikayetiniz varsa doktorunuz kullandığınız ilaçları ve kronik hastalıklarınızı sorgulayacak, kan ve idrar testi yaptıracaktır. Ayrıca hangi saatlerde ve ne miktarda idrara çıktığınızı birkaç gün boyunca yazdığınız bir günlük tutmanızı isteyebilir.
İdrar kaçırmaya neden olabilecek bir hastalığınız varsa (idrar yolu iltihabı gibi) önce bu durum tedavi edilir. Almakta olduğunuz ilaçlar arasında idrar kaçırma riskini artıran ilaçlar varsa bunlar yeniden düzenlenir. Tedavide ilk basamak genelde yaşam tarzı değişiklikleridir. Bunlar kilo vermek; çay, kahve, kola gibi kafeinli ürünlerin tüketimini azaltmak; egzersiz; kabızlığın önlenmesi ve sigaranın bırakılmasıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri yanında tedavide pelvik taban egzersizleri, mesane eğitimi veya antikolinerjik ilaçlar kullanılır. Ancak antikolinerjik ilaçların ağız kuruluğu, görme bozukluğu ve kabızlık gibi yan etkileri olabilir. Stres tipi idrar kaçırmanın tedavisi ise esas olarak cerrahidir.